İstanbul’da yaşanan zehirlenme şüpheli can kayıpları, insan hayatına yönelik ihmal zincirlerini yeniden gündeme getirirken Türkiye’nin turizmden yiyecek-içecek sektörüne uzanan geniş bir alanda güven algısını sarsıyor. Uzmanlara göre halk sağlığı ve güvenliğini önceleyen politikalar yerleşmediği sürece ülke ekonomisi daha büyük bir riskle karşı karşıya kalacak.
Son dönemlerde Türkiye’nin farklı bölgelerindeki işyerlerinden, hastanelerden ve öğrenci yurtlarından art arda gelen gıda kaynaklı zehirlenme haberlerine, Almanya’dan İstanbul’a tatile gelen Böcek ailesinin sokak yemekleri yedikten sonra yaşamını yitirmesi de eklendi. Ailenin kumpir ve midye yediği işletmelere yönelik soruşturma sürerken, konakladıkları otelde iki turistin daha mide bulantısı nedeniyle hastaneye başvurmasıyla inceleme genişletildi. Otelde yemek servisi olmamasına karşın insan sağlığına zararlı ilaçlama yapıldığı iddiası araştırılıyor.
Kültür ve Turizm eski Bakanı Bahattin Yücel yapısal sorunlara dikkat çekiyor. Ekonomik kriz yüzünden işletmelerin küçüldüğünü ya da kurumsal hayattan çıkanlarca açılan çok sayıda yiyecek içecek hizmeti veren seyyar/küçük işletmenin ortaya çıktığını belirten Yücel, sorunlardan birinin “kapasitenin çok üzerinde satış yapma isteği” olduğunu söylüyor. Yücel’e göre hem gıda hem konaklama alanında denetimler yetersiz:
DENETİMLER YETERSİZ
“Dünyada küçük işletmeler aslında büyük bir yapının içinde faaliyet gösterir. Bölgedeki işletme sayısına göre bir genel hazırlık yeri saptanır. Besinler, yiyecekler oraya getirilip işlenir. Bizde bu yok. Ayrıca kapasiteye göre verilmesi gereken bir belgelendirme sistemi uygulanmalı. Kayıt dışılık da nitelik sorunu yaratıyor.”
Konaklama alanında ise Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın denetim yetkisini belediyelerin elinden aldığını, AYM’nin bunun yanlış olmasına karar vermesine karşın yasadan geri adım atılmadığını hatırlatan Yücel, şunları söylüyor:
“Konaklama tesislerinin sayısı birden bire 25 binin üzerine çıktı. Bu artan sayıyı denetleyecek yeterli kadrosu yok bakanlığın. İnsan hayatının değeriyle karşılaştırılamaz ama Kartalkaya yangınında da olduğu gibi bu yaşadıklarımız Türkiye’nin güvenilirliğine, turizme vurulan çok büyük darbedir. İnsan hayatını önemsemeyen bir ülkede her sektör zarar görür. Başta turizm ve gıda meslek örgütleri iktidarla iyi geçinmeye çalışmak yerine bakanlıkları göreve çağırmalı çünkü uzun vadede onlar zarar görecek.”
Turizmci Dr. Cem Kınay ise Türkiye’nin yılda 65 milyondan fazla ziyaretçi ağırlayan, gastronomisiyle ve otelcilik kalitesiyle dünyada marka olmuş bir ülke olduğunu, bu tür vakaların “gıda güvenliği olmayan ülke” algısını otomatik olarak yaratmayacağını söylese de doğru ve hızlı şekilde yönetilmediğinde gereksiz bir algı riski oluşabileceğini ifade ediyor. Şeffaf, hızlı, bilimsel açıklamalarla kamuoyunun düzenli şekilde bilgilendirilmesinin çok önemli olduğunu belirten Kınay’a göre olası “güvensiz ülke” algısı; paket tur satışlarını yavaşlatabilir, rezervasyon kararlarını geciktirebilir, uluslararası basında Türkiye’nin risk çerçevesinde yer almasına yol açabilir ve ülkenin tanıtım maliyetlerini artırabilir. Bu nedenle merkezi gıda güvenliği protokollerinin güncellenmesi gerektiğini belirten Kınay, yerel yönetimler, Turizm Bakanlığı ve sektörün ortak hareket etmesinin zorunlu olduğunu vurguluyor.