‘Kendiyle, hayatıyla, kadınlığıyla dalga geçen biriyim’

Kadın doğum uzmanı olarak yıllarını hastanelerde geçiren Dr. Müjdegül Zayıfoğlu Karaca yaklaşık üç yıldır sahneye çıkıp stand up da yapıyor. YouTube’daki ‘Elalem Ne Der?’ serisiyle ve kadın sağlığına dair sosyal medyada paylaştığı videolarla geniş bir izleyici kitlesine ulaşan Karaca’yla buluştuk. Kahkahalarla geçen; kimi zaman izleyiciye hayatıyla, kadınlıkla ilgili sorular sorduran keyifli stand-up gösterisinin ardından da sohbetimize koyulduk.

Stand-up’a nasıl başladınız?

Yaklaşık üç yıl önce devlet hastanesinden ayrıldım. Tam o dönemde bir özel tiyatro sahibi, Barbaros Bey (Barbaros Uzunöner) bana bir teklifle geldi. Sahnede birkaç uzman sohbet edecekti. “Tamam” dedim. Hazırlıklar sırasında benim tek başıma da çıkabileceğimi söyledi. Böylece bir anda stand-up yapar oldum. İlk sahnelerimde seyircinin epey desteği oldu. 150-200 kişilik salonlar beni heyecanlandırdı. Şu an 3’üncü yılımdayım ve o heyecanla devam ediyorum.

Gösterilerinize gelecek izleyiciler ne beklemeli? Ne izliyoruz?

Benim bakış açımı ve nasıl her şeyle eğlendiğimi görmeyi bekleyebilirsiniz. Her konuda da bir fikrim vardır kesin. Kendiyle, hayatıyla, kadınlığıyla dalga geçen birini izliyorsunuz. Katılmayanları duymayı da çok istiyorum. Keşke bana cevap verse izleyicim ama benim gösterilerimde laf atan pek olmuyor.

İlk izleyicilerinizden nasıl tepkiler geldi?

Tepkiler genelde şefkat dolu. Hem hastalarım hem arkadaşlarım oldukça destekleyici oldu. Şaşırdım ben de. Bu kadar kapsanmayı beklememiştim doğrusu.

Aileniz, iş arkadaşlarınız…

Ailem şaşırdı. Kendimi rezil edeceğimden korktular sanırım. Eşim iki salon doldurduğumu görünce ikna oldu, “Hâlâ çok güldüremiyorsun ama hadi bakalım” dedi. Beni Cem Yılmaz’la kıyaslıyor ve bundan gurur mu duysam bilemiyorum. Annem her gösterime gelir neredeyse. İş arkadaşlarım daha pek gelemedi gösterilerime, darılıyorum biraz. Sanırım çok işleri var.

Gösterilerinize gelen hastalarınız da varmış. Onların tepkileri nasıl oluyor genelde? İlk muayenede bir gerginlik yaşıyor musunuz?

Gece gösteriye gelip sabah da muayenede karşılaştığım hastalarım oluyor. Çok kısa bir süre “Nasıldım, neyi geliştirebilirim” gibi sorular sorsam da hızlıca toparlanıp doktor olduğumu hem kendime hem onlara hatırlatıyorum. Muayene bitene kadar da onlar hatırlatmazsa ben bir daha hiç hatırlamıyorum stand-up yaptığımı.

Gösterinizde “Annelik-babalık bir tercih” diyorsunuz…

Babaların gebelik sürecinin çok dışında kaldıklarını gördüm. Belki çocuk hastalıkları polikliniğine yanlış çocuğu getiren, çocuğun yaşını bilmeyen komik baba öykülerini dinlemişsinizdir. Bu durumun gebeliğin başında başladığını keşfettim. Kadın muayeneye yalnız giriyor, ilk kalp atışını kendisi duyuyor, ilk hareketlerini ekranda baba olmaksızın izliyor. Buna babayı dahil etmek bir seçim. Babanın da seçimi. Bazen gelmeyen babaları özel davetiyeyle çağırıyorum sürece katılsın diye. Eğer hiç gelmezse de not alıyorum zihnime, doğumdan sonra veya ilk aylarda mutlaka teşvik ediyorum bebeğin bakımına dahil olması için. Bebek bakımı öğrenilebilir, ebeveyn olmak istemekle ilgili bir seçim.

Aynı şekilde “Kendi kadınlığımla dalga geçiyorum” diyorsunuz…

Kadınlığı algılama biçimimle dalga geçiyorum. Toplumsal kadın rolünü algılama şeklim bir garip. Ben kadın ve erkek eşit diye biliyorum ve öyle algılıyorum. Ama toplum her seferinde bana başka türlü bir şey gösteriyor, bu da bana komik geliyor.

Sizi ‘Elalem Ne Der?’ video serinizden tanıyan ciddi bir kitle var…

O benim varoluşsal bir sancımdı. Pandemide bizim hastane tüm İç Anadolu’nun COVID yükünü çekti. Daha aşı yok! Virüsün vahşi tipine maruz kalıyorum her gün. O anda ölüm çok gerçekçi bir senaryoydu benim için. Bir gün grip gibi olacağım, ağırlaşacağım, yoğun bakıma gireceğim ve oradan çıkmayacağım… ‘Daha yapacağım çok işler vardı’ diye düşündüm. Kadın cinselliği ve sağlığıyla ilgili bir sürü şey biliyordum ve kimsenin anlatmadığı şekilde anlatıyordum. ‘Bunları anlatmadan ölmesem bari’ dedim. Başta kendime YouTuber olmayı yakıştıramadım ama korona kapıya dayanınca “Hadi” dedim.

O dönem çok linçlendiğinizi söylediniz…

Beni iki grup çok linç etti: Biri feministler, diğeri radikal sağcılar. Feministler yeterince feminist bulmadı. Bir videomun 10 saniyelik kısmını WhatsApp gruplarında dolaştırdılar, beni rezil ettiler. Radikal sağcılar da genç kızları ahlaksız davranmaya özendirdiğimi iddia ediyor. İnsanları sevişmeye teşvik ediyormuşum. Biri annem, biri de babam diye düşündüm. Her iki grup da bende kendilerinden bir şeyler buluyor ve buna katlanamıyor olmalı… Ben onların çocuğuyum, tabii ki benzer öğelerim olacak! O dönemde daha seçmeden konuşuyordum tabii, henüz yönetemiyordum söylediklerimi.

“Yanlışlıkla ünlü oldum” diyorsunuz…

Devlet hastanesinde çalışan ve özel hastanede çalışmayı düşünmeyen bir uzman olarak ünlü olma hevesim pek yoktu. Cinsel sorunlarla ilgili çalıştığım ve bu konularda soru cevapladığım için oldu sanırım. Bir TV programına konuk oluşum da ateşleyici faktör oldu.

‘Ameliyathanede kendimi unuttuğum çok olur’

 Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) tanınız varmış. Zaman kavramını ayarlamakta zorlandığınızdan da bahsettiniz. Bu durumun sizi doktor olarak zorladığı oluyor mu?

Bazen bir hastaya hastalığını anlatırken dakikaların akıp gittiği oluyor. Çoğu zaman asistanım sıradaki hastaya geçmem gerektiğini hatırlatmak zorunda kalıyor. Bir de ameliyathanede kendimi unuttuğum çok olur. O zaman da anestezi uzmanı hatırlatır.

Stand-up’çı olarak etkiliyor mu?

Ne anlatacağımı unuturum diye korkuyordum. Üç yıldır hiç öyle bir an olmadı. Yine de bu konuda anksiyetem var. Cebimde hep minik notlarım olur ama hiç açıp bakmam. Genellikle benden sonra çıkacak bir sanatçı varsa ve sürem kısıtlıysa geriliyorum.

Stand-up izlemeyi de seviyor musunuz? Kimleri takip ediyorsunuz?

Trevor Noah’ya bayılıyorum. Deniz Göktaş ve Seda Yüz favorilerim. Tuz-Biber’i de tüm sanatçılarıyla seviyorum. Ankara’daki sanatçılar da kompakt, iyi bir topluluk bence. Arada YouTube’a stand-up yazıp aratıyorum, önerilerden seçip zevkle seyrediyorum.